
ZEYTİNLİ’DE NAZIM HİKMET KÜLTÜR EVİ AÇILDI
Nazım Hikmet Kültür Evi, Asab Güven Aksel’in konuşmacı olarak katılımı, Renan Bilek’in müzikleri ve şiir dinletileri ile Zeytinli Belediyesi Kültür ve Sanat Evi’de açıldı.
Gençlerin ilgisinin yoğun olduğu açılışa, Zeytinli Belediye Başkan Vekili Ahmet Çelik, Burhaniye Alevi Kültür Derneği Başkanı Erdoğan Deniz ve Yönetimi, Pir Sultan Abdal Derneği yönetimi ve üyeleri, Mehmetalan Köyü Muhtarı Metin Aktaş ve Nazım Hikmet severler katıldı.
Nazım Hikmet Kültür Evi açılışında yapılan konuşmada “Neden Nazım Hikmet” sorusuna cevap arandı.
Aksel konuşmasında ”Nazım Hikmet’i Doğum yıl dönümü olan 15 Ocak ve Ölüm yıldönümü olan 3 Haziran günleri hatırlamaktan ileriye gidip Nazımı ve düşüncelerini öğrenmemiz gerekiyor. Nazım Hikmet gücünü dosta düşmana kabul ettirmiş bir güçtür. Bu gün Sağcısı Solcusu şiirlerini kullanarak bir şeyler elde etmeye çalışıyor. Nazım, bütün dünya ile beraber yaşayan dünyalı, evrensel bir devrimci, örgütlü bir kavga ve bir ideolojinin adamıdır. Nazım Hikmet Kültür Evleri ise dostlar sofrasıdır.”dedi.
Renan Bilek’in gitarı ile yaptığı müzikler dinleyicileri, coştururken ağızlarda bambaşka bir tat bıraktı. Osman Çalışkan Tarafından Nazımın kendi ağzından Otobiyografi seslendirildi.
“1902'de doğdum. Doğduğum şehre dönmedim. Bir daha geriye dönmeyi sevmem
3 yaşında Halep'te paşa torunluğu ettim. Ondokuzumda Moskova komünist üniversite öğrenciliği kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu ve on dördümden beri şairlik ederim. Kimi insanlar otların, kimi insan balıkların çeşidini bilir. Ben ayrılıkların. Kimi insan ezbere sayar yıldızların adını, ben hasretlerin.
Hapislerde de yattım, büyük otellerde de , açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir.
Otuzumda asılmamı istediler. Kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de, otuz altımda yarım yılda geçtim dört metrekare betonu elli dokuzumda on sekiz saatte uçtum Prag'dan Havana'ya. Lenin'i görmedim, nöbetini tuttum tabutunun başında 924'te, 961'de ziyaret ettim anıt kabri kitaplarıdır. Partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi yıkılan putların altında da ezilmedim. 951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün. 52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım. Şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
aldatmadım kadınlarımı, konuşmadım arkasından dostlarımın. İçtim ama akşamcı olmadım.
Hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı, ne mutlu bana. Başkasının hesabına utandım yalan söyledim. Yalan söyledim başkasını üzmemek için ama durup dururken de yalan söylemedim.
Bindim trene, uçağa, otomobile. Çoğunluk binemiyor. Operaya gittim. Çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın. Çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim. 21'den beri
Camiye, kiliseye, tapınağa, havraya, büyücüye, ama kahve falına baktırdığım oldu.
Yazılarım otuz kırk dilde basılır. Türkiye'mde Türkçemle yasak. Kansere yakalanmadım daha. Yakalanmam de şart değil, başbakan fakan olacağım da yok, meraklısı da değilim bu işin. Bir de harbe girmedim, sığınaklara da inmedim gece yarıları, yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında ama sevdalandım altmışıma yakın. Sözün kısası yoldaşlar bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da, insanca yaşadım diyebilirim ve daha ne kadar yaşarım başımdan neler geçer daha kim bilir… “(Nazım Hikmet 11.09.1961 - Doğu Berlin)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder